29 Mayıs 2014 Perşembe

Cocuklara nasıl davranmalı?

Bahar, aslında söz dinleyen bir çocuk; ama bazen “Beni üzme annecim!” diyerek, ona istediklerimi yaptırabiliyorum ancak. Peki sizce bu dogru bir davranış mı? Ben hiç sorgulamamıştım.



Bakın, Özgür Bolat bugünkü yazısında bu konuya değinmiş ve bu şekilde davranmanın dogru olup olmadıgına dair örnekler vermiş. Buyrun siz de okuyun:





“Ben dili” iletişimi çocuklara nasıl zarar veriyor?



Ders gözlemindeyim.

Öğretmen çocukları uyarıyor: “Çocuklar ses yapmayın. Üzülüyorum ama.”

Çocuk, oyun oynarken anneden uzaklaşıyor. Anne, çocuğu getiriyor ve uyarıyor: “Oğlum uzaklaşma dedim ama. Bak üzülüyorum.”

Öğretmen de anne de “üzülüyorum” diyerek, “ben dili” ifadesi kullanıyor.

Birçok kişiye göre, bu en sağlıklı iletişim yöntemi.

Acaba gerçekten öyle mi?

OLUMSUZ ETKİ

“Ben dili” bilinenin aksine, çocuklara zarar veriyor.

“Ben dilini” kullanan kişi, kendi duygusunu ön plana çıkartıp, karşıdaki kişinin duygusunu önemsizleştiriyor.

Anne şu mesajı veriyor: Sen orada daha çok eğlenebilir ve mutlu olabilirsin. Ama benim üzülmemem, senin mutlu olmandan daha önemli.

ÇOCUK NE HİSSEDİYOR?

Mesaj açık: “Önemli olan senin değil, benim ne hissettiğim. Bu durum seninle ilgili değil, benimle ilgili.”

Bu durumda çocuk, “Annemin duyguları benimkinden daha önemli.” diye düşünüyor.

“Değersiz” hissediyor.

BENDE BİR SORUN VAR

Değersiz hissetmesinin tek sebebi, duygularının önemsiz olduğunu düşünmesi değil.

Bu olay çok tekrarlanırsa, çocuk aynı zamanda “Bende bir sorun var sanırım.” duygusuna kapılıyor.

“Ben annemi üzüyorsam, ben üzüntünün kaynağıyım. Üzüntünün kaynağı olan bir şey de değerli olamaz.” diye düşünüyor.

Değersizlik duygusu daha da pekişiyor.

DUYGULARINDAN SEN SORUMLU DEĞİLSİN

Değersizlik mesajına ek olarak, anneden çocuğa bir mesaj daha gidiyor: benim duygularım ve hislerim sana bağlı. Yani, benim üzülüp üzülmemem sana bağlı.

Çocuk buradan genelleme yapıyor. Demek ki “Duygularımızın kaynağı başkaları. Ne hissedeceğim başkasına bağlı”.

DIŞ ODAKLI BİR YAŞAM

Hayatının kontrolü elinden çıkıyor. Mutlu olması da üzgün olması da başkasına bağlı hale geliyor.

Sonra “Beni mutlu edecek bir kişi istiyorum.” diye ortada geziyor ya da eşine “Beni üzme!” diyor.

Sanki, bir kişinin duyguları başkaları tarafından kontrol ediliyormuş gibi.
Sanki, kişi kendi duygusundan sorumlu değilmiş gibi.

“BEN DİLİ” ZARARLIDIR

Kısacası, “ben dili” çocuğa “önemli olan benim duygum” ve “sen olumsuz duyguların kaynağısın” mesajı vererek, çocukta değersizlik duygusu yaratır.

Çocuk, durumları kendi hislerine göre değil, başkalarınınkine göre değerlendirir. Duygularının başkasına bağlı olduğunu zanneder. Dış odaklı bir yaşam sürer.

Peki o zaman, o anne ne demeli?

ANNE NE DEMELİYDİ?

Anne, çocuğa hem düşünmeyi hem de duygusunu ifade etmeyi öğretmeli.

- Oğlum, uzakta oynarsan ne olur?
- Bir şey olmaz.

Bu gerçekten doğruysa, zaten anne en baştan yanlış yapmıştır.

(Size bir şey diyeyim mi? Çocuklar çoğu zaman zaten haklı oluyor. Ailelerin kendilerini çok sıkı sorgulaması gerekir.)

Diyelim ki uzakta oynaması gerçekten tehlikeli.

- Oğlum, uzakta oynarsan ne olur?
- Bir şey olmaz.
- Acaba? Bisikletler yanından bu kadar hızlı geçerken, neler olabilir?
- Bana çarpabilir.
- O zaman ne olur?
- Yaralanırım.
- Ne hissedersin?
- Üzülürüm.
- Ben de üzülürüm.

Çocuk hem akıl yürütüyor hem de kendi duygusunu ifade ediyor.

Anne kendi duygusunu da ifade ediyor. Çocuğun duygusunu önemsizleştirmeden, ona “seni önemsiyorum” mesajı veriyor.

Bu tür diyaloglar sık sık yaşansa, çocuk hem düşünmeyi, hem sorumluluk almayı hem de duygusunu ifade etmeyi öğrenir.

Bu çocuk da yaşam enerjisiyle dolar, taşar.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder